4.11.2013

10 gün sonra : İstanbul'dan Hindistan...

 Yoga yolculuğumun ilk adresi Hindistan'dan döneli 10 günü geçmiş.. En son yazışım ise neredeyse 2 hafta önce...Döndüm ama anlatacağım hikayeler bitmedi Hindistan'la ilgili...Bir yandan da burada yeni hikayeler biriktirmeye başladım...Yoga yolculuğum devam ediyor.. ve hatta çok vakit geçirmeden hem de daha dumurluğumu üzerimden atamadan yeni bir eğitim alıyorum şu anda..

Bu ne hız diyorum, ben de kendime inanamıyorum. Merih Kenet Yoga Merkezi'nde Dr. Neslihan İskit'ten Yoga terapi eğitimine başladım. Bu eğitimi Hindistan'a gitmeden yaz döneminde keşfetmiştim ve gitmeyi kafaya koymuştum, iyi ki de gidiyorum şu anda dediğim bir eğitim oldu, çok memnunum. Ayrıntılar için özel bir yazı yazacağım, eğitimin içeriğini ve bana kattıklarını da anlatacağım.
Burayla ilgili adaptasyonum yukarı da da ifade ettiğim gibi henüz dumurluk aşamasında olduğundan Hindistan'ı sürekli düşünüyor, daha çok anlıyor, sürekli bir kaşılaştırmaya giriyor ve çoğu zaman tabii ki özlüyorum. Bu yüzden buradaki ilk yazımda Hindistan'da geçirdiğim süreyi tekrar değerlendirmek ve şu anda hissettiklerimi dile getirmek istedim.

Geldim geleli bir şeyin farkında olduğum en önemli şey sanırım farkındalık. Bu farkındalık zemininde kendime yer bulmam aslında sadece Hindistan'daki geçirdiğim süre içinde oluşmadı. Gitmeden 2 ay öncesinden enteresan bir döneme girdim,  şehir ve sosyal hayattan koparak bir nevi inziva dönemi yaşadım. Bu dönemde alkolü ciddi bir biçimde azalttım, sigarayı tamamen bıraktım, beden-zihin birliğim ve gücüm  için bol bol yoga yaptım ve nefsimi kontrol ve ruhsal tefekkür için de ibadet ettim. Şansıma ramazan ayına da denk gelmişti bu süre, bu nedenle benim için çok hayırlı olmuştu.
Ama ne kadar mental ve fiziki olarak hazır olduğumu düşünsem de Hindistan'daki ilk günümün bana bir tokat gibi çarpmasına engel olamadım. Yoga yolculuğumun ilk durağı birisi tarafından öyle güzel planlanmıştı ki en basit korku ve takıntılarımı ilk günde karşıma çıkardı. Uçak fobim, hijyen takıntım, leş gibi bir oda ve tuvalet, kayalardan oluşan bol uçurumlu patikalar, vahşi olduğunu düşündüğüm köpekler.
Bu yaz 3 kere merdivenden düşmüştüm. Biri Suadiye'deki evimin merdivenlerinde diğer ikisi de ailemin yazlığındaki mermer merdivenlerden kayarak. Hep aynı şekilde sol yanımı vurdum, kaburga kemiklerimi ciddi bir biçimde incittim. Ve merdivenden inmeye korkar oldum. Sadece ben değil, çevremdeki herkesi de ürküttüm tekrar düşerim diye. Ve karşıma çıkan alabildiğince dik kendiliğinden kayan taşlarla dolu patikalar, uçurumlar.


3 kere ağladım ilk gün. Birincisi uçağa bindiğimde, ikincisi işte bu yolları gördüğümde, üçüncüsü odaya girdiğimde. Bütün bunlardan sonra işte bu ilk gün beni yakından tanıyan bir çok insan gibi ben de kalabileceğimden şüphe ettim. Gece olduğunda yatağa yattım ve sadece basit bir karar verecektim. Tuvalete girecek veya girmeyecektim. Bu konu daha önce terapistlere kadar uzayan bir konu. Bu basit karar bilinçaltımın en derinliklerinde gizli.

İşte herşey bu kararla başladı. Ya tuvalete girmeyecek ve sabaha kadar bekleyerek geri dönecektim ya da girecek ve bir parça huzura sahip olacaktım. Eğer bu işi yapacaksam bu benim için 1. aşama olacaktı, ve eğer sabah üzerine bir de duşa girersem 2. aşamayı tamamlayacaktım. İşte hayatımızda karşımıza çıkan tüm seçim seçenekleri gibi ya öyle ya böyle, yani ikisinden birini seçecektim. Ya kalmak, ya da gitmek. Tuvalete girdim, beklediğimden daha büyük bir huzurla uyudum. Sabah kalktım ve hadi dedim duş al. Aldım, ve zihnimi işgal eden basit ama mühim bir problemi ilk günden atarak Hindistan deneyimime başladım.
Hindistan benden istediği bu küçük fedakarlık karşısında bana bütün gönlünü açtı. Gözlerime en güzel renklerini kulaklarıma en güzel şarkılarını damağıma en güzel lezzetlerini kalbime en güzel aşkını zihnime de en güzel berraklığını sundu.
Gitmeden evvel bana bir çok insanın söylediği bir şey vardı. Kimbilir nasıl bir deneyim yaşayacaksın. Bunun anlamının aydınlanma olduğunu biliyor ve bu fikirden nefret ediyordum. Çünkü benim spiritüel maceraya hiç niyetim yoktu. Duvarlarımı dini inancımla gayet güzel örmüş, yoga aşkımı beden-zihin ikilisine hapsetmiştim.
3 yıldır meditasyon kapıma uğramamış, haftada 3-4 kez yoga pratiği yaptığım halde sonundaki meditasyon sırasında ya kaçmış ya da hayaller kurarak uyumayı tercih etmiştim. İşte seneler sonra gerçek meditasyon deneyimim yine burada güneşli bir öğlen sırasında başladı.Zihnimde kristal berraklığını hissettim. Hala arada o anı düşünüyor ve aynı hissi hissediyorum. Gerçekten mükemmel.

Ağır fiziki disiplinin, meditasyonun, muhteşem doğanın, satvik diyetin sadece bendeki değil orada bulunan toplam 20 kişi üzerindeki transformatik değişimine şahit oldum. 2500 metre yükseklikteki bu ortamda yüzlerce kez dejavu yaşadım, yaşadık, gözlerimi zirvedeki bulutlardan ayıramadığım anların tepe çakramın sinyalleri olduğunu sonradan anladım.
Benden bağımsız olmayan bir parçamla alakasız hemen her zamanda şaşırtıcı biçimde zihnimi gözlemlediğimi hissettim, sürekli aynı mesajları alıyordum bu parçayla..şefkat, affediş, kabulleniş ve en çoğu da sevinç. Sürekli olarak zihnimin ürettiklerini sorguluyor, çoğunun yapay olduğunu ve bana ait olmadığını farketmeme neden oluyordu. Bana bu yolları açan herşeye, herkese ve tanrıma binlerce kez şükrettim, doğaya da büyük söz verdim, aşkıma sadık kalacak ve bana verdiği hisleri geri almaması için bağlantımı sürekli tazeleyecektim.

Tanrımı dinin içinde yıllarca hapis tuttuğum için çok utandım. Meğer bana bu hisleri veren her yerdeymiş. Dönene kadar bana kendini hatırlatmaya devam etti. Dönüş uçağındaki Hintli yolcunun bana yaptığı büyük yardımdan sonra her defasındaki teşekkürüm karşısında "Lütfen gerek yok" diyerek en sonunda " Anlamıyor musun bazen tanrı insan kılığında da yardım eder en çok ihtiyacın olduğu durumlarda" demesiyle uyanışımı tazelendirdim. Ahh meğer bazı şeyleri anlamam için muhteşem rüya transımı yaşamam gerekiyormuş. Onun da tam 1 aylık bu sıkı disiplinli eğitmenlik kursumun tam ortasına denk gelmesi çok yerinde oldu. Sonrasında çok hızlı bir şekilde duvarlarımı yıkma kararı verdim, chant etmeye başladım, daha çok sevmeye, sevilmeye, kabul etmeye ve kabullenilmeye başladım. Yargılarımı ve kararlarımı bir yana bırakıp içime doğan hisleri rehber edinmeyi seçtim. Sonunu öngörmeyi ya da planlamayı değil merak etmeyi seçtim. Algılarımın günden güne açıldığına şahit oldum, kendime de açıklığım ve şeffaflığım konusunda çok teşekkür ederim. Aksi halde bunları yaşamam pek de mümkün olmazdı.

Aslında anlattığım herşey bir bütünün parçası. Chokyi olmasaydı şu anda hissettiklerimi yaşar mıydım? Arkadaşlıkta sözlerin değil gözlerin konuştuğunu başka türlü nasıl öğrenecektim. Dağın zirvesi tepe çakramsa Chokyi de benim kalp çakram oldu. Biliyorum hikayesini bekleyen çok kişi var, ama çok özeniyorum, en güzel şekilde anlatmak istiyorum, değerli arkadaşıma yaraşır olsun. Bunlar biraz bahanesi, kalbim bana güç versin bugün telefondaki konuşmamız gibi katıla katıla ağlatmasın beni. Chokyi geldiğimden beri yaşadığım Türk usulü bir kaç münasebet neticesinde hissettiğim dumurluk nedenim. Herşeye sahip olduğu halde tatmin olamayanları, ucuz menfaatler için yapılan yalakalıkları, her türlü bolluk içinde gönül kıtlığı çekenleri, kendine tapanları, egosu tavan yapanları, çok konuşanları, boş konuşanları, hayatında mutsuzluk arayanları, negatif enerji yüklerini buldukları ilk kurbanın üzerine aktarmak isteyenleri, fesatları, hasetleri, kompleksleri, korkuları, egoları anlayamama nedenim... Biz zaten burada böyleydik Chokyi,  niye senle tanıştım niye bana insaniyetin ne olduğunu gösterdin güzel dostum? Şimdi adapte olmakta o kadar zorlanıyorum ki...

Trimurti Yoga.. Bir aylık yoga eğitimim..Seçimleri ve zamanlamaları aynı olan bir grup insanın çok özel bir enerji seviyesinde buluşmasına şahit olduk. Hepimiz aynı anda geliştik, içsel yolculuklarımızı bir arada yaşadık. Hem aldığım eğitimin kalitesinden hem de beraber eğitim aldığım öğrencilerden sevinç duydum. Hayatımın en zor ve en güzel eğitimlerinden biri oldu benim için. Buradaki eğitimimi hafife alarak 2 saatlik vinyasaya dayanamayacağımı öngören sevimli bir bayanla tanıştım bugün, günün 10 saatin mat üzerinde ne hallerde geçirdiğimi pek dinlemek istemedi, aklı daha çok Amerika seyahatindeki yakışıklı yoga ve meditasyon hocalarında kalmıştı sanırım. Ona ithafen özel bir bölüm hazırlamak çok istiyorum. İşin şakası bir yana Trimurti Yoga'ya ve Yoga Alliance'a da hazırladıkları muhteşem müfredat ve sağladıkları muhteşem gelişim karşılığında,  yoga eğitimi hakkında blog yazan biri olarak eğitimi anlatmamın ve açık söylemem gerekirse profesyonel yoga yoluna girmek isteyenler için zevkle özendirmemin ciddi bir borcum olduğunu düşünüyorum.
Bundan sonra Trimurti Yoga Eğitimi ile ilgili yazacağım. Yukarıdaki resimde muhteşem hocalarım bir arada. Karo, kurs müdürümüz ve baş eğitmenimiz bize Yoga Öğretmenlik Sanatını öğretti, Chantel Vinyasa-Ashtanga ve Adjustment derslerimize katıldı, Cecillia Yin Yoga Eğitmenim, Meera Meditasyon eğitmenim, Yogesh Yoga Disiplini, Anatomisi, ve Yoga Felsefesi ile Bashkar Patanljali Yoga Sutraları eğitmenim. İşte ekibim, ayrıntıları bir sonraki yazıma saklamak istiyorum. Herkese iyi geceler.

2 yorum:

  1. "şimdi adapte olmakta o kadar zorlanıyorum ki" cümlesini okumam, yazının ana fikrini ve hislerimizin benzer olduğunu anlamama yetti de arttı :) hoş geldin :) hala o zorlanma devam ediyorsa; teslim ol derim :)
    çok sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hoş bulduk mügecim ..ne güzel yazmışsın. teslim olmaktan başka bir çaremiz yok değil mi? bu düzen her ne kadar canımızı acıtsa da kalbimiz yansa da teslim olacağız maneviyatın sona erip her şeyin maddiyatla eş olduğu noktadayız, ruhumuzu kaybetmişiz bizler burada..kabul etmekten başka ne yapabiliriz.

      Sil