Bugün interneti bulunca bol keseden yazıyorum. İlk günümün bir kısmını daha önce anlatmıştım. Şimdi de geri kalanını anlatayım, kaldığım misafirhaneyi ve görünce nasıl şoka girdiğimi...
Yalnız mutlaka farkına varılması gereken bir nokta var : Hiçbir şey göründüğü gibi değil hakikaten. İlk tepkiler olayları en yüzeysel ve basit şekilde algılamamızdan oluşuyor. Böyle de dersler alıyorum kendimce zaman zaman paylaşmak istedim.
Dikkatlice bakınca bu resmi yukarıdan çektiğim belli oluyordur değil mi? İşte bu resmin üst tarafı da bu nedenle yolun aşağısı oluyor, taksiden sonra yağmurdan dolayı beklemek zorunda kaldığımız yer yani 10 gün sonra 1 aylık eğitmenlik kursuna başlayacağım Trimurti Yoga bu yolun sonunda.-aşağıda Anlayacağınız bavulları aldığımız gibi bu yolu yokuş yukarı çıktık. Sonunda adı olmayan misafirhaneme vardık.
Burası tipik bir Hint stili guesthouse. Sonra bu mimariyi turistik alanlarda da çok görmeye başladım. Muson henüz bitmediğinden sezon açılmamış bu nedenle hala tek kalan benim burada. Başlıktan da anlaşılacağı gibi henüz bir adı yok.
İki tane kız odalardan oda beğen anlamında bütün odaları göstermeye başladı. Bunlar ingilizce bilmiyor. O kadar yorgundum ki tek dileğim hemen bir oda seçip yatıp uyumaktı. Ama temiz oda bulamadım, odalar böcekten geçilmiyordu, tuvaletleri anlatmam imkansız her taraf pislik içinde, klozetler simsiyah, odalarda dolap yok derken ben dedim buranın sahibiyle konuşayım. Kızlar telefonla buranın sahibini aradılar, kadına odaların çok pis olduğunu söyledim, neyse ki ingilizce biliyordu kadın, bekle dedi geliyorum. Yarım saat sonra geldi o sırada 16 saatlik yolculuk açlık ve hayal kırıklığı ile karışık bir mini travma yaşadım, inkar edemem.
Kadın elinde bir deterjanla sırıtarak geldi. Sırıtması yaşadığım sıkıntıya cevaben olunca daha da sinirime dokundu. Devamlı tamam hallederiz modunda, girdi banyoya temizlemeye başladı. Sonra beni çağırdı gel bak diye, artık hiç mecalim kalmadığından tamam yerleşiyorum dedim.
Böcekten oldum olası korkmam, tiksinmem. Ancak Hindistan'da çok hastalık olduğundan böceklerin pek de zararsız olmadıklarını düşünüyorum. Yerleşme sırasında nereye elimi atsam böcek çıktı, battaniyeden, perdeden, duvarlar yerler, beğenmediklerimi öldürdüm. Normalde yakın çevrem bilir pek öldürme taraftarı değilimdir.
Neyse biraz temizlik ve yerleşme derken oda buna benzedi.
Odada çarşaf ve havlu yoktu, iyi ki almışım. Tabii dolabın olmaması da bir enteresan oldu ama yine benim bavullar temizlik anlamında en güvenli yer gibi geliyor. Yerleşmemden hemen sonra buranın sahibi kadın yine aynı sırıtışı ve kucağında 2 yaşlarında bir oğlan ile geldi, elinde bir tuvalet kağıdı ile.Az biraz muhabbet başladı. Bu üst katı kendi yapmış, çünkü kocası geçen sene motor kazasında ölünce iş buna kalmış. O yüzden yepyeniymiş aslında. Odaların yeniliği falan bir yana, kocasının ölümünü sırıtışını hiç bozmadan doğallıkla anlatmasına takıldım bir anda. Kadında öyle bir normallik var ki sanki hayat hep güllük gülistan onun için. Adı "Finni" , biz bu muhabbetten sonra yakınlaştık o nedenle ben de artık adını kullanarak yazacağım.
Finni buralı tüm ailesi ve kocasının ailesi buralarda , hepsinin misafirhaneleri ve ahırları var. Finni sabahın köründe çalışmaya başlıyor, yardımcısı yok, temizlik , yemek, ahır işleri hemen herşey ona ait. İki ingilizce bilmeyen kız da görümceleriymiş kadının 2 çocuğuyla ilgileniyorlar. Finniye karşı günden güne bir sempati beslemeye başladım. Tipik bir sevimli köylü kadını, neşeli, sakini olumlu, onca iş arasında nasıl bu kadar iyi İngilizcesi var bilemiyorum. Muhabbetimiz pek bir gelişti anlayacağınız. Bazen ölmüş kocasından bahsediyor, o zaman gözlerinden hala kocasına olan aşkı ve sevgisini görüyorum. Ama hayatı kabullenişi ve yaşayışı öyle farklı ki beni çok etkiliyor. Ben onun çok güzel ve asil bir kadın olduğunu düşünüyorum.
İlk gecem tabii ki pek rahat geçmedi. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim, temizlik sırasında her taraf fena çıktı da. Perdeleri akşam açtığımda böcekler döküldü içinden. Ne yapqcağımı bilemedim, böyle bir yerde hiç kalmadım, zor koşullarla ilgili tamamen deneyimsiz değilim ama bu kadarını hiç beklemiyordum. Çok ciddi bir tuvalet takıntım var daha önce bahsetmiştim. Gece yastığa yattığımda klozetin simsiyah görüntüsü gözümün önünden hiç gitmedi.
Biraz uyuyabildim ama. Bir ara uyandım. Tuvaletimi yapmam gerekiyordu, takıntım çoğu kere bunu engeller bir şekilde geciktirmeye çalışırım. Ama mecburiyet bazı koşullara alışmanız için güzel bir neden. Ya alışmak için bir adım atacaktım ya da sabaha kadar rahatsız bir şekilde ertesi gün dönmek için bekleyecektim. Alışmaya karar verdim ve sabah da o banyoda yıkandım. Böylece bir mekana alışmak için kendimce 2 önemli aşamayı atlattım.
Ne kadar nane bir tip olsam da hep inandığım bir şey vardır, insan öyle bir format ki her koşula uyum sağlıyor. Yeter ki bazı hayati gereklilikler yerinde olsun, temiz su gibi. İşte böyle böyle 3. geceme geldim ve odamdan sizlere yazıyorum. Bu yolculuğun yoga amaçlı olmasının tek nedeninin yogayı ve seyahati sevmem olduğunu düşünüyordum. Ama yoganın sadece fiziki yönü olmadığını düşüncelerimizi ve davranışlarımızı da nasıl düzene soktuğunu, bizi aşırılıklardan kurtarıp olması gereken dengeye nasıl yönlendirdiğini unutmuşum ben..
Aslında herşey bir kararla başlıyor, her kararla bir deneyimi her deneyim de bir değişimi de beraberinde getiriyor. 3 gündür karşılaştığım olaylarda takıntılarım ve korkularım canlanıp karşıma çıktı, ben de bunları aşmaya karar verdim. Bugün Iyengar eğitiminde hocanın söylediği çok güzel bir söz vardı " Günlük hayatta takıldığınız ve dikkatinizi çeken her şey size aittir, bu yüzden onlar sizin dikkatinizi çeker, neye takılırsanız osunuz.". Buradaki pisliğe çar çöpe veya azgın köpeklere mi takılacağım yoksa buradaki müthiş doğaya, ormanlara , manzaranın verdiği huzura mı? Ben ikincisini seçmek için yola çıktım.
Yalnız mutlaka farkına varılması gereken bir nokta var : Hiçbir şey göründüğü gibi değil hakikaten. İlk tepkiler olayları en yüzeysel ve basit şekilde algılamamızdan oluşuyor. Böyle de dersler alıyorum kendimce zaman zaman paylaşmak istedim.
Dikkatlice bakınca bu resmi yukarıdan çektiğim belli oluyordur değil mi? İşte bu resmin üst tarafı da bu nedenle yolun aşağısı oluyor, taksiden sonra yağmurdan dolayı beklemek zorunda kaldığımız yer yani 10 gün sonra 1 aylık eğitmenlik kursuna başlayacağım Trimurti Yoga bu yolun sonunda.-aşağıda Anlayacağınız bavulları aldığımız gibi bu yolu yokuş yukarı çıktık. Sonunda adı olmayan misafirhaneme vardık.
Burası tipik bir Hint stili guesthouse. Sonra bu mimariyi turistik alanlarda da çok görmeye başladım. Muson henüz bitmediğinden sezon açılmamış bu nedenle hala tek kalan benim burada. Başlıktan da anlaşılacağı gibi henüz bir adı yok.
İki tane kız odalardan oda beğen anlamında bütün odaları göstermeye başladı. Bunlar ingilizce bilmiyor. O kadar yorgundum ki tek dileğim hemen bir oda seçip yatıp uyumaktı. Ama temiz oda bulamadım, odalar böcekten geçilmiyordu, tuvaletleri anlatmam imkansız her taraf pislik içinde, klozetler simsiyah, odalarda dolap yok derken ben dedim buranın sahibiyle konuşayım. Kızlar telefonla buranın sahibini aradılar, kadına odaların çok pis olduğunu söyledim, neyse ki ingilizce biliyordu kadın, bekle dedi geliyorum. Yarım saat sonra geldi o sırada 16 saatlik yolculuk açlık ve hayal kırıklığı ile karışık bir mini travma yaşadım, inkar edemem.
Kadın elinde bir deterjanla sırıtarak geldi. Sırıtması yaşadığım sıkıntıya cevaben olunca daha da sinirime dokundu. Devamlı tamam hallederiz modunda, girdi banyoya temizlemeye başladı. Sonra beni çağırdı gel bak diye, artık hiç mecalim kalmadığından tamam yerleşiyorum dedim.
Böcekten oldum olası korkmam, tiksinmem. Ancak Hindistan'da çok hastalık olduğundan böceklerin pek de zararsız olmadıklarını düşünüyorum. Yerleşme sırasında nereye elimi atsam böcek çıktı, battaniyeden, perdeden, duvarlar yerler, beğenmediklerimi öldürdüm. Normalde yakın çevrem bilir pek öldürme taraftarı değilimdir.
Neyse biraz temizlik ve yerleşme derken oda buna benzedi.
Odada çarşaf ve havlu yoktu, iyi ki almışım. Tabii dolabın olmaması da bir enteresan oldu ama yine benim bavullar temizlik anlamında en güvenli yer gibi geliyor. Yerleşmemden hemen sonra buranın sahibi kadın yine aynı sırıtışı ve kucağında 2 yaşlarında bir oğlan ile geldi, elinde bir tuvalet kağıdı ile.Az biraz muhabbet başladı. Bu üst katı kendi yapmış, çünkü kocası geçen sene motor kazasında ölünce iş buna kalmış. O yüzden yepyeniymiş aslında. Odaların yeniliği falan bir yana, kocasının ölümünü sırıtışını hiç bozmadan doğallıkla anlatmasına takıldım bir anda. Kadında öyle bir normallik var ki sanki hayat hep güllük gülistan onun için. Adı "Finni" , biz bu muhabbetten sonra yakınlaştık o nedenle ben de artık adını kullanarak yazacağım.
Finni buralı tüm ailesi ve kocasının ailesi buralarda , hepsinin misafirhaneleri ve ahırları var. Finni sabahın köründe çalışmaya başlıyor, yardımcısı yok, temizlik , yemek, ahır işleri hemen herşey ona ait. İki ingilizce bilmeyen kız da görümceleriymiş kadının 2 çocuğuyla ilgileniyorlar. Finniye karşı günden güne bir sempati beslemeye başladım. Tipik bir sevimli köylü kadını, neşeli, sakini olumlu, onca iş arasında nasıl bu kadar iyi İngilizcesi var bilemiyorum. Muhabbetimiz pek bir gelişti anlayacağınız. Bazen ölmüş kocasından bahsediyor, o zaman gözlerinden hala kocasına olan aşkı ve sevgisini görüyorum. Ama hayatı kabullenişi ve yaşayışı öyle farklı ki beni çok etkiliyor. Ben onun çok güzel ve asil bir kadın olduğunu düşünüyorum.
Biraz uyuyabildim ama. Bir ara uyandım. Tuvaletimi yapmam gerekiyordu, takıntım çoğu kere bunu engeller bir şekilde geciktirmeye çalışırım. Ama mecburiyet bazı koşullara alışmanız için güzel bir neden. Ya alışmak için bir adım atacaktım ya da sabaha kadar rahatsız bir şekilde ertesi gün dönmek için bekleyecektim. Alışmaya karar verdim ve sabah da o banyoda yıkandım. Böylece bir mekana alışmak için kendimce 2 önemli aşamayı atlattım.
Ne kadar nane bir tip olsam da hep inandığım bir şey vardır, insan öyle bir format ki her koşula uyum sağlıyor. Yeter ki bazı hayati gereklilikler yerinde olsun, temiz su gibi. İşte böyle böyle 3. geceme geldim ve odamdan sizlere yazıyorum. Bu yolculuğun yoga amaçlı olmasının tek nedeninin yogayı ve seyahati sevmem olduğunu düşünüyordum. Ama yoganın sadece fiziki yönü olmadığını düşüncelerimizi ve davranışlarımızı da nasıl düzene soktuğunu, bizi aşırılıklardan kurtarıp olması gereken dengeye nasıl yönlendirdiğini unutmuşum ben..
Aslında herşey bir kararla başlıyor, her kararla bir deneyimi her deneyim de bir değişimi de beraberinde getiriyor. 3 gündür karşılaştığım olaylarda takıntılarım ve korkularım canlanıp karşıma çıktı, ben de bunları aşmaya karar verdim. Bugün Iyengar eğitiminde hocanın söylediği çok güzel bir söz vardı " Günlük hayatta takıldığınız ve dikkatinizi çeken her şey size aittir, bu yüzden onlar sizin dikkatinizi çeker, neye takılırsanız osunuz.". Buradaki pisliğe çar çöpe veya azgın köpeklere mi takılacağım yoksa buradaki müthiş doğaya, ormanlara , manzaranın verdiği huzura mı? Ben ikincisini seçmek için yola çıktım.
=) Super anlatiyorsun Sinem.. Okumaya devammm
YanıtlaSilFigen Ringel
Teşekkür ederim Figencim tstlı desteğin için .ben de yazmaya devam o zaman :)
YanıtlaSilMerhaba Sinem,
YanıtlaSilBu yazini keyifle okudum ve bana direk yoga kursu icin gittigim Tayland-Koh Phangan Adasi'ndaki ilk gece tecrubemi hatirlatti. Ayni hayal kirikligi, ayni bocekler... Ama ertesi sabahtan itibaren alisip sevivermistim herseyi. Eminim senin icin de oyle olmustur. Dedigin gibi yoganin ozunde var bu kucuk sinavlar, iyi bir yogini basariyla atlatir hepsini :)
Yoga yolculugunda iyi sanslar..
Şilan
Not: Benim benzer bir tecrubemi anlattigim blog yazim da burada: http://seyahatgunlukleri.com/2013/03/04/koh-phangan-gunleri-huzurlu-ada-hayati-ve-agama-yoga/
Blog yazını mutlaka okuyacağım, adres için çok teşekkür ederim. Facebooktan birbirimizi eklersek ileriki dönem iletişime devam etmek isterim. Sevgiler.
SilMerhaba Sinem,
YanıtlaSilBu yazini keyifle okudum ve bana direk yoga kursu icin gittigim Tayland-Koh Phangan Adasi'ndaki ilk gece tecrubemi hatirlatti. Ayni hayal kirikligi, ayni bocekler... Ama ertesi sabahtan itibaren alisip sevivermistim herseyi. Eminim senin icin de oyle olmustur. Dedigin gibi yoganin ozunde var bu kucuk sinavlar, iyi bir yogini basariyla atlatir hepsini :)
Yoga yolculugunda iyi sanslar..
Şilan
Şilancım beni çok mutlu eden güzel yorumun için çok teşekkür ederim. 2011 yılında KohPhangan adasındaydım ben de. Benim için böcekler pek sorun olmamıştı, hatta çok komik sürüngenlerle dolu bir bungalowda kalıp video çekimlerini yapmıştım. Ama orada geçirdiğim motor kazası maalesef yoga eğitimime engel oldu. Koh-Phangan ve hemen yakınında bulunan Koh-Samui yoga için böylece içimde en kalan yerlerden oldu. Ama başlangıcı dedim ki ben de biraz daha zahmetli ama uygun maliyetli olan Hindistan'da yapayım, başarılı olabilirsem mutlaka o iki adadan birinde ileri eğitime devam etmek istiyorum Dediklerine aynen katılıyorum, doğunun gizeminin kapısını açan anahtar sanıyorum ki ilk gece sınavlarını başarıyla verenlere nasip oluyor, farkındalık yolunda ne güzel adımlar atıyoruz, çok şanslıyız değil mi?
Sil