Gidişim pek bir maceralı başladı. Önce tahmin ettiğim gibi bavulum ağırlık sınırını aştığından bir ufak sıkıntı oldu check-inde ama atlattık. Yedek bavul aldım, 20 kilo ile kabine girdim. Ama esas kabine girişim tam bir olaydı. Uzun zamandır fastfooddan uzak olduğum için foodcourt ta pizza yemek istedim yanına da şarap aldım. Ondan sonra saat kavramım tamamen yok oldu. En son duty freede boş boş dolanırken saatin 19:47 olduğunu gördüm, uçağımın kalkış saati 19:55. Sonra ekrandan kapının kapandığını görmemle herşeyi anladım ve depar atarak gate e koştum. Tüm yolcular alınmıştı zaten, yalvar yakar bin bir rica ve biraz göz yaşı ile uçağı kalkıştan çeken arabayla uçağa gidebildim, yani resmen boş yere uçağı kaçırıyordum.
Delhi'ye yolculuk 6,5 saat kadar sürüyor, oranın saatiyle 04:20 de (sabah) indim. Ve şok yaşadım. Çünkü beklediğimin çok ötesinde bir havalimanıydı, yepyeni ve tertemizdi. Tuvaleti çok sıkıntı ediyordum ama yine süper çıktı, her yerde temizlik görevlileri, herşeyiyle harikaydı.
5 saat bir beklemem vardı, cafede otururken gördüğüm bu duval paneline bayıldım.
Sonra Dharamsala'ya gitmek için iç hatlar bölümüne geçtim. Bu kısım da çok güzeldi. Taa ki Air India check-ine girene kadar. Görevli THY gibi durumumu idare etmedi insafsız ve tam 20 kilo kadar ücret çıkardı. Bir uçak bileti kadar daha para ödemek zorunda kaldım.
Uçağımın gate ine giderken bu aşağıdaki Surya Namaskar (güneşe selam serisi) hareketlerini gösteren dünyalar tatlısı heykel hemen moralimi düzeltti.
Delhi'ye yolculuk 6,5 saat kadar sürüyor, oranın saatiyle 04:20 de (sabah) indim. Ve şok yaşadım. Çünkü beklediğimin çok ötesinde bir havalimanıydı, yepyeni ve tertemizdi. Tuvaleti çok sıkıntı ediyordum ama yine süper çıktı, her yerde temizlik görevlileri, herşeyiyle harikaydı.
5 saat bir beklemem vardı, cafede otururken gördüğüm bu duval paneline bayıldım.
Sonra Dharamsala'ya gitmek için iç hatlar bölümüne geçtim. Bu kısım da çok güzeldi. Taa ki Air India check-ine girene kadar. Görevli THY gibi durumumu idare etmedi insafsız ve tam 20 kilo kadar ücret çıkardı. Bir uçak bileti kadar daha para ödemek zorunda kaldım.
Uçağımın gate ine giderken bu aşağıdaki Surya Namaskar (güneşe selam serisi) hareketlerini gösteren dünyalar tatlısı heykel hemen moralimi düzeltti.
Havaalanı gerçekten beklediğimin çok üstünde idi, boarding kapısına biraz erken gittim şimdi napayım diye düşünürken asıl güzellik karşıma çıktı:
THY uçağında hiç uyumamış olduğumdan derhal yattım ve burada 1,5 saat kadar dinlenebildim, gerçekten çok iyi geldi.
Buraya kadar gidiş hikayemin normal kısmıydı. Ancak sıkıntılı kısım Air India'nın 42 kişilik her tarafı ayrı oynayan ve tahminimce en az 20-30 senelik pırpırına binmemle başladı.
Bu seyahatimle ilgili kişisel bir not düşmek istiyorum, çünkü bazı olayların göründüğü gibi olmadığına inanıyorum.Şu ana kadar normalde çoğu insanda ciddi sıkıntı yaratmayan ancak ben de takıntı olmuş bir çok durum başıma geldi, moralim çoğu kez bozuldu. Zor internet bulabildiğimden ancak varışımın 3. günü yazmaya başladım,o yüzden bundan sonra anlatacaklarım kendimce çok iç açıcı değil. Başıma gelmesinden korktuğum ve o nedenle kendimce önlem aldığım şeylerden ziyade hazırlıklı olmadığım ama normal hayatta sıklıkla bana korku veren veya sıkıntı veren bir çok şey ile yüzleşerek günlerimi geçirmeye başladım.2 ay sonunda ne olur bilemiyorum ancak kendime has bazı korku ve takıntıları mecburen aşmak zorunda olduğumdan biraz olsun güçleneceğimi umuyorum.
Bana sıkıntı yaratan durumlardan biri uçak fobim. Çok ciddi bir düzeyde olmasa da genelde bindiğim uçaklarda en korkan insanlardan biri ben olurum. İşte Air India nın bu pırpırı da benim resmen canıma okudu. Herşeyi eskimiş kemerler yırtık, koltuklar oynuyor, her tarafı ayrı sallanıyor. Ve biz bu uçakla dağlık bir bölgeye gidiyoruz. Korku dolu ve hafif nemlenmiş gözlerle hostese bu uçağın güvenli olup olmadığını sordum. Ne aptalca değil mi? Kadın da her zaman uçtuklarını bir sıkıntı olmadığını zaten olsaydı Air India'nın böyle bir uçağa izin vermeyeceğini söyledi. Ama bakti ki titriyorum yanıma gel birlikte uçalım dedi. Ben de yanına oturdum. Elimi tuttu. Muthiş güzel ve sevecen bir yüzü vardı, bana "sen tanrıya inanıyor musun" diye sordu, "tabii ki evet" dedim. " O zaman ona inan ve güven çünkü hiçbir sıkıntı olmayacak" dedi. Ayrıca böyle korkularım varsa nasıl çocuk doğurabileceğimi sordu, esas o zaman korkular başlar dedi. Ve sürekli dua ederek hostes koltuğu yanında Dharamsala'ya vardım. Travmatik uçuşum sonunda tamamlandı ben de hiç unutmamak için Daharamsala'ya nın minik havalimanında minik uçağımın resmini çektim.
Blogunuzu bugün keşfettim. Yazılarınızı okumak hem keyifli hem öğretici. Yoga yolculuğunun çok başında olan benim gibiler için paylaşımlarınızın devamını bekliyorum. Caddebostan Yoga'yı da ziyaret edeceğim. Sevgiler
YanıtlaSilSevgili Şükran ne güzel bir yorum!çok teşekkür ederim güzel sözlerin için. Caddebostan Yoga'ya dilediğin zaman gel çok sevinirim, sevgiler
YanıtlaSil