20 yıllık sigara hayatıma son vereli 15 gün, Hindistan'a geleli de 5 gün olmuş. İkisine de alışmaya başladım. Herşey kafada bitiyor derler ya, gerçekten çok doğru. Bir şeye karar verdiğiniz ve emin olduğunuz anda sizi kimse tutamaz, yeter ki bir karar verin. Gerisi kendiliğinden geliyor zaten, yaşamanın zevki de biraz buradan çıkıyor. Çok motive başladım bu yazıya, madem dışarıdaki depresif havayı değiştiremiyorum, odamın içindekini değiştireyim dedim.
Hergün delicesine yağmur yağıyor, öğleden sonra başlıyor sonra belki 5-6 saat hiç durmadan çılgınlar gibi..Zaten saat 6'dan sonra dışarıda olma şansım olmadığından benim için çok önemli değil ama bazen kurs çıkışı yağmura yakalandığım da oluyor. Bugün yağmur değil gökten buz yağdı bir ara. Yemek ve wifi için misafirhanemin yanındaki ev üstü teras cafeye gittim. Oradayken başladı, 5 saat olmuş halen devam ediyor..
Hergün delicesine yağmur yağıyor, öğleden sonra başlıyor sonra belki 5-6 saat hiç durmadan çılgınlar gibi..Zaten saat 6'dan sonra dışarıda olma şansım olmadığından benim için çok önemli değil ama bazen kurs çıkışı yağmura yakalandığım da oluyor. Bugün yağmur değil gökten buz yağdı bir ara. Yemek ve wifi için misafirhanemin yanındaki ev üstü teras cafeye gittim. Oradayken başladı, 5 saat olmuş halen devam ediyor..
Resimde görülen ortadaki evin üstünde muşambalı bir yer var ya, işte orası bahsettiğim yer, "Lamalo Cafe". İlk gün de açlıktan bayılacak bir halde oraya gitmiştim, sebzeli noodle yemiştim, lezzeti bir harikaydı. Normalde sabahları kahvaltı etmiyorum ondan dolayı kurstan sonra saat öğleden sonra 2-3 sıraları çok acıkmış oluyorum. Kursun yaptığı yemekler bana hitap etmeyince, çevre gezisi bahanesiyle iyi yemek arayışına giriştim, ama şu ana kadar bu Lamalo'dan daha lezzetlisini yemediğimden tekrar buraya geldim.
Aslında yemekler çok da kötü değil, zaten gittiğim yerlerde güvenli limanım pizza veya makarna seçiyorum. Çoğu cafe sadece vejetaryen sunmasa da -yani kırmızı et değil ama tavuğa çok rastladım- tavuk seçeneğini henüz denemedim. Zaten karbonhidratçı bir midem olduğundan sıkıntı çekmiyorum.
Burası benim köyün yukarısındaki Dharamkot village. Daha turistik bir yer, yani olduğu kadarıyla işte, cafeler ve pansiyon-otel tarzı yerler var. Bana en yakın market de burada. Kursumun ilk günününde İsrailli çok tatlı iki kız kardeş olan Dali ve Dagi ile gittik. İsimlerine de bayıldım bu kızların. İkiz değiller ama görüntüleri aynı, ikisi de avukat, 3 yıl süren askerliği tamamladıkları gibi soluğu burada almışlar. Burası İsrailli gençler için tam bir rahatlama ve özgürlük mekanı. Genelde askerlik sonrası uzun kalış ve tatil amaçlı Hindistan'a gelen çok İsrailli varmış. Tabii fiyatlar çok uygun, bir de buralar ve yazlık tatil için Goa çok özgür yerler, marijuana serbest olarak tüm cafelerde içiliyor, bence onun da çok etkisi var. Hollanda'dan çok daha ucuza temin ediyorlarmış.
Resimlerimin renkleri pek karamsar, muson sağolsun, sabah günlük güneşlikken kursa gitme telaşım olduğundan pek fotoğraf çekemiyorum ama öğleden sonraları ise hava böyle işte. 1-2 güne bitecekmiş, inanıyorum ve bekliyorum.
Dharamkota giderken bu yazıyı görünce sonunda Himalayalarda olduğuma hakikaten inanamadım, ne macera ama... İnsan bir deneyimi yaşarken değil de tamamladıktan sonra tam olarak idrak edebiliyor. Ben bunun bilinç ve bilinç-altı zamanlama farklarından olduğuna inanırım.
İşte sonunda bir yol! Burası Dharamkot village'a giden yol, yaklaşık 15-20 dakika yürümeyle varıyorsunuz.
Yani işin aslı Dharamkot village da çok matah bir yer değil, ama yine de benim köyüme kıyasla en azından bir yolu ve marketi var. Ama cafeler oldukça canlı, bazı cafelerde sinema da var hatta. Bir de köyün hemen girişinde meşhur bir meditasyon merkezi var, adı Vippasana meditation center.
Burada hiç konuşmadan günler geçiriliyormuş, minimum kalış 10 günden başlıyor. Tabii bunu duyunca içimdeki çılgın Türk konuşmaya başladı. " Yaoww kardeşim bir de konuşmamak için mi para vericez, ha bi de eşşek gibi çalıştırıyorlarmış, yok artık, istersem evime kapanırım 3-5 gün kimseyle konuşmam olur biter işte!!"şeklinde... Utandım bu düşüncelerimden, çünkü hakikaten günümüz insanı çok ciddi bir manevi arayışta, aradığı maneviyatı da çoğu kez dinlerinin kalıplaşmış rituellerinde bulamıyor. Çünkü onlar da siyasileşmiş, maneviyatını yitirmiş. Bir de yaşamın getirdikleri yüzünden mecburen o kadar dışa projekte bir biçimde yaşıyor ki! Bir noktadan sonra içe dönme ve ruhlarındaki kopuk noktayı tamir etme arayışına giriyor. Kafalarda bin bir düşünce, zihin sınırsız işlevine dur durak bilmeden devam ediyor, bir süre sonra insan ruhuyla bağlantıyı kaybediyor, mutsuz solgun ruhsuz yaşıyor işte bir nevi makineleşiyor. İşte ruhunu arayan otomatiğe bağlamış batılılar buraya geliyormuş, hem merkezde çalışıyorlarmış hem de derin suskunluğa giriyorlarmış.
Dün tekrar Dharamkot'a kurstan arkadaşım Vırasp ile gittim. Bu resimdeki cafede yemek yedik. Dharamkottaki en iyi yemekler buradaymış. Ben yine pizza yedim ama Hint yemeklerine alışmak için bir de Hint usulü domates çorbası içtim, bir harikaydı. Ekmekleri de pek güzelmiş. Vırasp Delhi'de yaşayan Hintli bir genç.6 aydır yoga yapıyormuş, 1 haftalık işten izin alıp Iyengar kursuna katılmak istemiş. Sağolsun bana Hint yemeklerini çok iyi bir şekilde anlattı. Böylece menüler geldiğinde afallamamak için not almıştım, ama sonradan gördüm iphonedaki notlar silinmiş, çok bozuldum. Neyse yapacak bir şey yok, Vrasp'tan bizdeki lavaş, gözleme, bazlamanın aynılarının hint versiyonu olduğunu öğrendim, çok sevindim. Hatta bugün Lamolada test ettim.
Unu biraz fazlaydı. Bir de açlıktan hepsini sıcak sıcak ağzıma tıkınca mideme oturdu. Neyseki odamda çay kahve stoğum iyi de midem rahatlamaya başladı.
Dharamkot harici Bhagsu'ya gittim, orası da bizim köyün aşağısı. Köy işte tam ikisinin arasında kalıyor. Daha büyük bir yer, kocaman bir tapınaktan dolayı yerel turistlerin merkezi. Çok beğenmedim ben orayı, biraz da yorgundum hiç görüntü almadım. Ama yarın tekrar gidiyorum. Ayrı olarak yazacağım orayı da.
Tamam bir itirafta bulunmak istiyorum. Bhagsuya indiğim gün baktım sarmadı, ben de rikşaya atladığım gibi Mcleod Ganj'a da gittim. Rikşa taksiden çok ucuz biraz da çılgın giden bir araç. Ama mesafe 2 kmden fazla değildi. Allaha emanet gittik işte. Hava olsun kara olsun Hindistan'da ulaşım lunapark zevkini yaşattırıyor.
Çok açtım ve wifiye ihtiyacım vardı, banko olsun diye Kunga House'daki meşhur Nick's Italian'a gittim. Ama çevreyle çok ilgilenemedim çünkü önceki yazılarımı orada yazmaya başladım. Sonra biraz dolaştım, dehşet bir yer. Kaos, Tibetlisi, rahibi, Hint fakiri, Godman'i, sufisi, hepsi bir arada, inanılmaz renkli. İstanbul'dan geldiğim için heralde, severiz kaosu, bana çok hitap etti. Hatta bir itiraf daha 4 adet video çekimi yaptım çıkınca. Ama youtube a yükleyecek kalitede internet henüz bulamadım. İlk kursum yarın bitiyor. Salı-Çarşamba boşum. Hedef tabii ki orası. Ne diyebilirim ki benim mekanım zaten orası. Buraya gelmeden önce bunu çok iyi biliyor ve hissediyordum. Umarım çok güzel görüntüler bulacağım ve sizlerle paylaşacağım.
Yine de bu 5 günlük süreçte bir çok görüntü aldım, merak edenler için düzenli olarak facebooktaki sayfama eklemeye devam ediyorum. Oradan görsellere bakabilirsiniz, youtube a eklediğim videoları da yine aynı sayfada yayınlıyorum. https://www.facebook.com/sineminyogayolculugu
Aslında yemekler çok da kötü değil, zaten gittiğim yerlerde güvenli limanım pizza veya makarna seçiyorum. Çoğu cafe sadece vejetaryen sunmasa da -yani kırmızı et değil ama tavuğa çok rastladım- tavuk seçeneğini henüz denemedim. Zaten karbonhidratçı bir midem olduğundan sıkıntı çekmiyorum.
Burası benim köyün yukarısındaki Dharamkot village. Daha turistik bir yer, yani olduğu kadarıyla işte, cafeler ve pansiyon-otel tarzı yerler var. Bana en yakın market de burada. Kursumun ilk günününde İsrailli çok tatlı iki kız kardeş olan Dali ve Dagi ile gittik. İsimlerine de bayıldım bu kızların. İkiz değiller ama görüntüleri aynı, ikisi de avukat, 3 yıl süren askerliği tamamladıkları gibi soluğu burada almışlar. Burası İsrailli gençler için tam bir rahatlama ve özgürlük mekanı. Genelde askerlik sonrası uzun kalış ve tatil amaçlı Hindistan'a gelen çok İsrailli varmış. Tabii fiyatlar çok uygun, bir de buralar ve yazlık tatil için Goa çok özgür yerler, marijuana serbest olarak tüm cafelerde içiliyor, bence onun da çok etkisi var. Hollanda'dan çok daha ucuza temin ediyorlarmış.
Resimlerimin renkleri pek karamsar, muson sağolsun, sabah günlük güneşlikken kursa gitme telaşım olduğundan pek fotoğraf çekemiyorum ama öğleden sonraları ise hava böyle işte. 1-2 güne bitecekmiş, inanıyorum ve bekliyorum.
Dharamkota giderken bu yazıyı görünce sonunda Himalayalarda olduğuma hakikaten inanamadım, ne macera ama... İnsan bir deneyimi yaşarken değil de tamamladıktan sonra tam olarak idrak edebiliyor. Ben bunun bilinç ve bilinç-altı zamanlama farklarından olduğuna inanırım.
İşte sonunda bir yol! Burası Dharamkot village'a giden yol, yaklaşık 15-20 dakika yürümeyle varıyorsunuz.
Yani işin aslı Dharamkot village da çok matah bir yer değil, ama yine de benim köyüme kıyasla en azından bir yolu ve marketi var. Ama cafeler oldukça canlı, bazı cafelerde sinema da var hatta. Bir de köyün hemen girişinde meşhur bir meditasyon merkezi var, adı Vippasana meditation center.
Burada hiç konuşmadan günler geçiriliyormuş, minimum kalış 10 günden başlıyor. Tabii bunu duyunca içimdeki çılgın Türk konuşmaya başladı. " Yaoww kardeşim bir de konuşmamak için mi para vericez, ha bi de eşşek gibi çalıştırıyorlarmış, yok artık, istersem evime kapanırım 3-5 gün kimseyle konuşmam olur biter işte!!"şeklinde... Utandım bu düşüncelerimden, çünkü hakikaten günümüz insanı çok ciddi bir manevi arayışta, aradığı maneviyatı da çoğu kez dinlerinin kalıplaşmış rituellerinde bulamıyor. Çünkü onlar da siyasileşmiş, maneviyatını yitirmiş. Bir de yaşamın getirdikleri yüzünden mecburen o kadar dışa projekte bir biçimde yaşıyor ki! Bir noktadan sonra içe dönme ve ruhlarındaki kopuk noktayı tamir etme arayışına giriyor. Kafalarda bin bir düşünce, zihin sınırsız işlevine dur durak bilmeden devam ediyor, bir süre sonra insan ruhuyla bağlantıyı kaybediyor, mutsuz solgun ruhsuz yaşıyor işte bir nevi makineleşiyor. İşte ruhunu arayan otomatiğe bağlamış batılılar buraya geliyormuş, hem merkezde çalışıyorlarmış hem de derin suskunluğa giriyorlarmış.
Dün tekrar Dharamkot'a kurstan arkadaşım Vırasp ile gittim. Bu resimdeki cafede yemek yedik. Dharamkottaki en iyi yemekler buradaymış. Ben yine pizza yedim ama Hint yemeklerine alışmak için bir de Hint usulü domates çorbası içtim, bir harikaydı. Ekmekleri de pek güzelmiş. Vırasp Delhi'de yaşayan Hintli bir genç.6 aydır yoga yapıyormuş, 1 haftalık işten izin alıp Iyengar kursuna katılmak istemiş. Sağolsun bana Hint yemeklerini çok iyi bir şekilde anlattı. Böylece menüler geldiğinde afallamamak için not almıştım, ama sonradan gördüm iphonedaki notlar silinmiş, çok bozuldum. Neyse yapacak bir şey yok, Vrasp'tan bizdeki lavaş, gözleme, bazlamanın aynılarının hint versiyonu olduğunu öğrendim, çok sevindim. Hatta bugün Lamolada test ettim.
Unu biraz fazlaydı. Bir de açlıktan hepsini sıcak sıcak ağzıma tıkınca mideme oturdu. Neyseki odamda çay kahve stoğum iyi de midem rahatlamaya başladı.
Dharamkot harici Bhagsu'ya gittim, orası da bizim köyün aşağısı. Köy işte tam ikisinin arasında kalıyor. Daha büyük bir yer, kocaman bir tapınaktan dolayı yerel turistlerin merkezi. Çok beğenmedim ben orayı, biraz da yorgundum hiç görüntü almadım. Ama yarın tekrar gidiyorum. Ayrı olarak yazacağım orayı da.
Tamam bir itirafta bulunmak istiyorum. Bhagsuya indiğim gün baktım sarmadı, ben de rikşaya atladığım gibi Mcleod Ganj'a da gittim. Rikşa taksiden çok ucuz biraz da çılgın giden bir araç. Ama mesafe 2 kmden fazla değildi. Allaha emanet gittik işte. Hava olsun kara olsun Hindistan'da ulaşım lunapark zevkini yaşattırıyor.
Çok açtım ve wifiye ihtiyacım vardı, banko olsun diye Kunga House'daki meşhur Nick's Italian'a gittim. Ama çevreyle çok ilgilenemedim çünkü önceki yazılarımı orada yazmaya başladım. Sonra biraz dolaştım, dehşet bir yer. Kaos, Tibetlisi, rahibi, Hint fakiri, Godman'i, sufisi, hepsi bir arada, inanılmaz renkli. İstanbul'dan geldiğim için heralde, severiz kaosu, bana çok hitap etti. Hatta bir itiraf daha 4 adet video çekimi yaptım çıkınca. Ama youtube a yükleyecek kalitede internet henüz bulamadım. İlk kursum yarın bitiyor. Salı-Çarşamba boşum. Hedef tabii ki orası. Ne diyebilirim ki benim mekanım zaten orası. Buraya gelmeden önce bunu çok iyi biliyor ve hissediyordum. Umarım çok güzel görüntüler bulacağım ve sizlerle paylaşacağım.
Yine de bu 5 günlük süreçte bir çok görüntü aldım, merak edenler için düzenli olarak facebooktaki sayfama eklemeye devam ediyorum. Oradan görsellere bakabilirsiniz, youtube a eklediğim videoları da yine aynı sayfada yayınlıyorum. https://www.facebook.com/sineminyogayolculugu
Harika 25 nisanda dharamk o ta gidiyorum. iyengar yoga merkezinde yoga terapiderslerine katılacağ yoga eğitmeniyim.mail adesim husnunver@gmail.com.yazışalım.hikayen ypgayı cok iyi anlatıyor.sevgiler.hüsnü.
YanıtlaSil